8 Mayıs 2010 Cumartesi

LOLİPOP TANRISI VE LEBLEBİ TOZU

Lolipop tanrıların en tatlısıdır. Ve leblebi tozu da düşmanların en haini. Herkesin kendi masalının kahramanları vardır. Kahramanları ve anti kahramanları. Benim masalımın kahramanı lolipop tanrısı anti kahramanıysa leblebi tozu. Lolipop tanrısı, doğduğu ilk yıllarda minimini, şeker mi şeker bir yavru tanrıydı. Mahalle bakkalının vitrininde kendine ayrılmış en güzel köşeden bakardı bana her ekmek almaya gidişimde. İlk, bebek tanrıyken baktım tadına. Fazla renksiz, çeşitsiz ama her şeye rağmen iddialıyken. Sonra büyüdü benimle birlikte büyüdü, çeşitlendi sanki daha bir tatlandı. Yuvarlak, kare, üçgen. Derken horozlu, inekli ve çubuğu düdüklü. Bu işlevsel tanrıyı almak için ekmek parası üstüne de ihitiyacım yoktu artık. Ben büyüdükçe harçlığım arttı. Sokak başında oturup yalanmaya başladığım, son kısmını ısırmak için dişlerimi gıcırdattığım zamanlarda gelirdi mahalle arkadaşlarım yanıma. Şeker dediğin ısırılarak yenmez. sonuna kadar yalanır. Birilerinin insanın tanrısıyla arasına girmesinden o zamanlardan hoşlanmam. Kaçıp saklanırdım evin en gizli dehlizlerine. Annem bulurdu bu sefer. Yemeye devam et o şekerleri. Dişlerin çürüyüp dökülünce anlarsın. Ne bilsin endorfin, seratonin tanrıları insanı mutlu etmek için vardır. Onlar kimseye zarar vermez. Bir gün yine bir bakkal bekleyişinde fark ettim vitrinde renkli lolipop tanrılarının yerini almış leblebi tozu külahlarını. Asıl onların durması gereken tozlu raflardaysa benim lolipoplarım boylu boyunca uzanıyorlardı. Gözlerimden birkaç damla yaş aktı. Ama belki dedim başka tanrılar da vardır. Bir deneyeyim şu tozları. Hızlıca yırtıp açtığım külahtan çıkan tozu bir çırpıda attım ağzıma. Lolipoptan aldığım hazzın yerini, yoğun toz almıştı bile. Yutulmayan, çiğnenmeyen, öksürten, gözümden akan yaşları şelaleye çeviren hatta öldürmeye niyetlenen bir toz. Lolipopların göz kırptığını gördüm o sırada. Tükür ve bir su iç dediklerini duydum. Benim ihanetim onları şaşırtmıştı. Ne de olsa ben insandım. Onlar tanrı. Tanrıların en önemli meziyetiydi affetmek. Geniz düşmanı leblebi tozlarına düşmanlığım böyle başladı. Ve lolipop tanrılarıyla birlikte onlara açtığım savaş. Tüm arkadaşlarım delice bir zevkle toplu toz yutma törenleri tertip ederken ben lolipoplarımı alıp zevkle izledim tatsız tuzsuz gülüşmelerini haykırışlarını. Bazen vurup kaçtım ellerine. Her köşede kendi tatlımla kutsadım karşılıklı anlayış ve sadakatımızı. Evde koltukların arkasında oturup, tozlu flüt götleri ve bir süredir kayıp, tırnakları saç dolu ince saç taraklarıyla konuşurken yaladım. Saat değişikliği uygulamalarını fark etmeyip okula erken gidişlerimde dersi beklerken yaladım. Komşular evlerinin ikinci ve üçüncü katlarını çıkarken. Uçaklardan ne olduğunu anlamadığım birtakım kağıtlar atılırken seçim zamanlarında. 29 ekimlerde. 23 nisanlarda. Yaladım yaladım… Bir gün İstiklal caddesinde yürürken gördüm yeniden lolipop tanrılarımı. Vitrinde en göz alıcı köşede, en göz kamaştırıcı renkler ve şekilleriyle bakıyorlardı bana. Bazılarına büyük futbol takımlarının renklerini giydirmişlerdi. Bazıları en sevdiğim çizgi film kahramanları. Girdim bir torba lolipop alıp çıktım dışarı. Birini açtım ve yaladım.Ve hatırlamaya çalıştım. Lolipop tanrılarına ilk ne zaman ihanet ettiğimi ve leblebi tozunun kaçlı yıllarda tedavülden kalktığını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder